6 Ekim 2010 Çarşamba

Gezi Yazıları 3: Gül Baba Utca


......
Ötme bülbül ötme yaz bahar oldu
Bülbülün figanı bağrımı deldi
Gül alıp satmanın zamanı geldi
Aldı Nemçe bizim nazlı Budin'i
......

Osmanlıyı en çok sarsan kayıplardan birisidir Budin'in düşmesi... Türkülerde anlatılmıştır kalplere gömülemeyen acı... Gönüllerin figanını dillendirmiştir sazın telleri...

Zihinlere kazınmıştır Viyana kuşatmasının kötü hatıraları... Kara Mustafa Paşa'nın aklından geçenleri okumak çok mümkün değildir ancak  Arif Nihat Asya mısralarından seslenir Tuna'ya ve de O'na:

"Orda evlek evlek havuzların var
Burda boynu bükük öksüzlerin var
Ey Tuna! Ey Tuna; susuzların var
Suyundan içem de kanam! der ağlar
Gider Mustafa Paşa'm "Tuna'm" der ağlar"

Peki ya Budapeşte'de geride kalanlar...

Ne Budin Kalesi, ne de  cami ile kilise arasında gidip gelmiş katedrali... Geride kalan en şaşırtıcı izler Gül BABA'nın... 

Anadolu insanın sevgisini ve hoşgörüsünü Orta Avrupaya kadar götüren bir Bektaşi... Macar halkının hafızasına kazıdığı sevginin izleri ise onun açtığı kapıların büyüklüğünün göstergesi..

İşte resimdeki Gül Baba Utca'nın (sokak) dimdik yokuşundan yol alırken tarihin derinliklerinde adım adım kaybolur insan.... Birden Budapeştede olduğunuzu unutur kasabanızın taşlı yollarında olduğunuzu düşünürsünüz... Yokuşun sonuna doğru atılan her adım aslında kendi içinizde bir kimlik arayışına dönüşür... Yorulur ve kendinizi kaybettiğiniz bir anda oturup dinlenmek istersiniz tarihin herhangi bir anında... Sığınacak bir liman ararsınız sanki... Yokuşun sonunda ise Gül Baba'yı, türbesinde, başka bir dünyaya açılan penceresinden, belki de en çok sevdiği yer olan Tuna'yı izlerken bulursunuz...

Her yerden güzel görünün Tuna, Gül Baba'nın türbesinde biraz daha hüzünlü ve bir o kadar da garip görünür... Bırakıp gitmek zor gelse de, veda vaktinde son bir Fatiha okuyup ayrılırsınız huzurdan... Geride kalansa ikircikli duygular ve alttaki fotoğraf...



1 yorum: